Peygamber Olarak Hz.Muhammed(sav)
Hz. Muhammed (s.a.v.) kırk yaşında iken Yüce Allah (c.c.) onu elçi olarak seçmiştir. Kur’an’da “Muhammed, Allah’ın elçisidir…” ayetiyle onun bu görevine işaret edilmiştir.
Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. O da Kur’an’ı ulaşabildiği herkese tebliğ etmiştir. Bir ayette bu konu şöyle açıklanmıştır: “…İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım diye vahyolundu...”

“And olsun ki size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (1)
Hz. Peygamber (s.a.v.), insanları Allah’tan (c.c.) başkasına kulluk etmemeye çağırmıştır. O, daima hak ve adaletten yana olmuştur. Güzel ahlak sahibi bir insan olarak iyiliğe ve yardımlaşmaya öncülük etmiş, insanları kötü ve zararlı davranışlardan sakındırmıştır. Şûrâ suresinin 15. ayetinde, onun uyması gereken ilkeler şöyle bildirilmiştir.
“İşte onun için (Ey Muhammed) sen (tevhide) davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: ‘Ben Allah’ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum…”
Hz. Muhammed (s.a.v.) sadece bir millete, bir ülkeye veya sınırlı bir bölgeye değil bütün insanlara peygamber olarak gönderilmiştir. Bu konuyla ilgili bir ayette,
“De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur...” (2)

“Oysa sen onlardan herhangi bir karşılık (ücret) da beklemiyorsun. O (Kur’an) bütün âlemler için bir öğüttür.”
Kur’an’da Müslümanların Hz. Peygambere (s.a.v.) itaat etmeleri istenmiştir. Nitekim bir ayette bu husus şöyle anlatılmıştır: “Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.” Hz. Peygamber (s.a.v.), Allah’tan (c.c.) aldığı mesajları hayatında uygulayarak bizlere örnek olmuştur. O, hayatını görevine adamış bir insandır. Diğer peygamberler gibi göreviyle ilgili olarak kimseden maddi bir karşılık da beklememiştir. “Oysa sen onlardan herhangi bir karşılık (ücret) da beklemiyorsun. O (Kur’an) bütün âlemler için bir öğüttür.” ayeti bu durumu açıklamaktadır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) sadece bir millete, bir ülkeye veya sınırlı bir bölgeye değil bütün insanlara peygamber olarak gönderilmiştir. Bu konuyla ilgili bir ayette, “De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur...” (2) buyrulmuştur. Böylece Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberlik görevinin evrensel olduğuna dikkat çekilmiştir.
Roma İmparatoru Kayzer, Peygamberimizden (s.a.v.) kendisini ve halkını İslam’a davet eden bir mektup aldığında, o sırada ülkesinde ticaret için bulunan Ebu Süfyan’ı çağırmış ve sormuştu:
- Siz peygamberlik iddiasından önce Muhammed’in hiç yalan söylediğini gördünüz mü?
Ebu Süfyan, Muhammed’in (s.a.v.) hiç yalan söylemediğini Kayzer’e söyleyince Kayzer,
- Sana onun hiç yalan söyleyip söylemediğini sordum. Sen de söylemediğini ifade ettin. Eğer o, Allah’a karşı yalan konuşmuş olsaydı eminim ki insanlara yalan söylemekten de hiç sakınmazdı, der.