top of page

Bir İnsan Olarak Hz. Muhammed

Bende bir insanım.Diğer insanlar gibi bende bazen seninç duyar,hoşnut olurum,bazen öfkelenirim 

Hz. Muhammed (s.a.v.) Mekke’de dünyaya gelmiştir. Kırk yaşında peygamberlikle görevlendirilmiştir. Elli üç yaşına kadar bu şehirde yaşamıştır. Hicret nedeniyle hayatının son on yılını Medine’de geçirmiştir.


Hz. Muhammed (s.a.v.) gerek peygamberlik öncesinde gerekse peygamberlik döneminde diğer insanlar gibi bir hayat yaşamıştır. O da bir anne ve babadan dünyaya gelmiştir. Bizim gibi bedenî ihtiyaçları olmuş; acıkınca yemek yemiş, susayınca su içmiştir. Alışveriş yapmış ve giyinmiştir. O da yorulmuş ve dinlenmiştir. Hasta olunca tedavi olmuştur. Evlenmiş ve çoluk çocuk sahibi olmuştur. Dostlarıyla seviyeli bir şekilde şakalaşmış, yeri gelmiş gülmüş, yeri gelmiş gözyaşı dökmüştür. Nitekim Peygamberimizin (s.a.v.) bu özelliğine Kur’an-ı Kerim’de şöyle vurgu yapılmaktadır: “…Ben bundan önce de aranızda, bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz?” (Yûnus suresi, 16. ayet.)

Peygamberimizin (s.a.v.) diğer insanlardan farklı olan özelliği, ona vahiy gelmesidir. Bu gerçek Kur’an’da şöyle ifade edilmiştir: “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘İlahınız ancak bir tek ilahtır.’ diye vahyolunuyor. Kim Rabb’ine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabb’ine kullukta kimseyi ortak koşmasın.” (Kehf suresi, 110. ayet.)

Ben de sizin gibi bir beşerim,hata da ederim,isabet de ederim lakin size "Allah buyurdu"dedim mi,asla Allah'a yalan isnad etmem.

Mekkeliler kendileri gibi insani özelliklere sahip olan Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Yüce Allah (c.c.) tarafından peygamber seçilmesine oldukça şaşırmışlardı. Yûnus suresinin 2. ayetinde bu gerçeğe şöyle işaret edilmiştir: “İçlerinden birine, ‘İnsanları uyar ve inananlara, Rabb’i katında kendileri için yüksek makamlar olduğunu müjdele!’ diye vahyetmemiz, insanlara tuhaf mı geldi? İnkârcılar, ‘Bu, apaçık bir büyücüdür.’ dediler.”

Allah Resulü (s.a.v.) vefat ettiği zaman, Hz. Ömer (r.a.), “Allah Resulü vefat etmedi. Allah (c.c.) mutlaka onu geri gönderecektir…” diyordu. Derken Hz. Ebu Bekir (r.a.) geldi… Allah’a (c.c.) hamt ettikten sonra “Haberiniz olsun! Kim Muhammed’e tapıyor idiyse bilsin ki artık Muhammed ölmüştür. Kim de Allah’a tapıyor idiyse o da bilsin ki Allah ölümsüzdür!” dedi ve aşağıdaki ayetleri okudu: “Ey Muhammed, şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” Zümer suresi, 30. ayet.

Mekkeliler peygamberlerin olağanüstü güçlere sahip olması gerektiğine inanıyorlardı. Onlara göre peygamber ya gelecekten haber veren biri ya da kusursuz bir melek özelliği taşımalıydı. Onların bu düşünceleri Kur’an-ı Kerim’de şöyle dile getirilmiştir: “Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona kendisiyle beraber uyarıcı olarak bir melek indirilmeli değil miydi? dediler.” (Furkân suresi, 7. ayet.)

Sakin ol!Ben kral değilim,ben kurumuş et yiyen bir kadının oğluyum.

“De ki: Ben yalnızca sizin gibi bir insanım. Ancak bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor...”(1)

 “... Ben size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ben bir meleğim de demiyorum...”(2)

 “De ki: Ben Allah’ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı...”(3)

 “(Ey Muhammed) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da ölecektir.” (4)

1. Kehf suresi, 110. ayet.                   2. En’âm suresi, 50. ayet.                  3. A’râf suresi, 188. ayet.                     4. Zümer suresi, 30. ayet

bottom of page